Rahat Bırak Beni Aşk!
'Gönlünün çektiğini söke söke al'
Böyle düşünür adam.
Kadın söke söke almaz, çalar.
Nietzsche
......................
Rahat Bırak Beni
Git başımdan aşk. Maskara etme beni. Henüz gelmedi bahar, aylak aylak gezeyim. Önce sürsün hükmünü gönlümdeki kış sonuna kadar. Kardelene işte o zaman oynak mı oynak bir aşk başlar. Yağmur yağar yavaşça. Fıkır fıkır kaynar ozanlar. Hoşçakal derler kışa göz kırparak. Yine buluşuruz derler gerdan kırarak. Sonra döner giderler kırıtarak. Ama şimdi sırası değil...
Sırası değil şimdi aşkı düşünmenin. Acıktım. Yemek pişirmeliyim. Hiç de içimden gelmiyor, öylesine tembelim. Oturmuşum burada, aşk şiirleri yazıyorum durmadan. Zaman zaman dengemden kuşku duyuyorum; dünyanın dengesizliğinde korkular, kuşkular, benim dengemde bunların izdüşümleri. Sanki karın doyurur bu düşünceler. Bakıp duruyorum soğana, domatese, bibere. İnce ince doğrayıp, bir de yumurta kırdım mı, ne menem bir Menemen yemeği olur, aşk şiirleriyle pişen...
Bu şiir kokulu mutfakta 'İlk aşkımın anısında yalnız bir bahar esintisi' gibi gezinerek bakar dururum cevizli incir tatlısına. Oynak bir dişiyim ben. Sallanır yuvarlanırım, çalkalar dururum kalçalarımı. Bir yandan da atıştırırım acı çikolataları. Ben yediğim şeyim, acı çikolata! Varsın sivilce yapsın, yedim işte. Mutluyum. Mutluyum. Mutluyum. Mutluluk yıldırımıyla çarpılmışım. Kıvrılır kıvranırım. Mutluluktan. Sensin işte beni vuran. Bademli, üzümlü, siyah çikolata. Bir daha bir daha, vur vur. Parçala bu yüreği. Görsün ne demekmiş kafa tutmak aşka, 'Şimdi sırası değil!'ahkamıyla...
Ne bakıyorsunuz bana şimşek gözlerle öyle, keten tohumu, fındık kırması, yulaf ezmesi, süt içinde erimiş sağlıklı yaşam nesneleri? Çekilin, sizi içmeyeceğim artık aşk yerine. Boşuna şişinme içimde keten tohumu. Girmek istersen yüreğime, bırak yalancı tokluk özentini. Bana gerçeğini ver, değil mi ki bir eylemin üç unsuru vardır: davranmak, yapmak, bitirmek. Hamle et, ah başımın tatlı belası! Sen ey elleri ketçaplı yalancı dolma, aşk bozuntusu! Yoksa bir kedi gibi sürünmem mi gerek ayaklarına? İşte patilerimi çektim göğsüme, hazırım sevilmeye. Kıvranıyorum. Haydi okşa karnımı. Keyfim sürerken daha da yaltaklanayım mı?
Ölümle birdir aşk. Yaşamıma aşkla bir sıcaklık katamayacaksam, tükenirim, ruhumdaki soğukluk bu yüzden ölümü çağrıştırır bana. Ölüme yaklaşan bir hasta gibi İNKAR ediyorum işte aşkı: Ey aşk, uzak dur benden! KIZGINIM! Neden aradığım gibi, kendini beğenmiş züppe olmayan, bilge biri çıkmıyor karşıma? PAZARLIK ediyorum seninle. Eğer yaşarsam söz veriyorum, ne istemediğimi daha iyi belirleyeceğim. DEPRESYON'dayım. Öldürücü aşk başıma gelecek birgün benim de ama, zamanını ve yerini bilmemek ölüm korkumu azaltıyor, yalnızca 'haz' için yaşayarak ölüme yaklaştığımı bile bile. Bile bile yaşamak ladesle de nedense henüz ölmek istemiyorum. KABULLENİŞ, son şartı ölümün. Hazırım. Haaa haaaa....Beni istiyor musun? Haaa haaa...Ne budalasın sen budala! Kim sevebilir seni bir daha, kabullenirsen ölümü!
Ey umudum, silkelen artık! Ölmek yok. Ey, mutluluğum, sen boynuma iple astığım bir silgisindir çocukluğumdan beri, orada hep asılı olduğunu unutup unutup 'Kaybettim!' diye boş yere ağlar, şikayet ederim öteden beri. Şimdi Menemen, gel hemen, mutluluğumu anımsat bana. Doyuma ulaşacak kadar bir AMAÇ istiyorum senden. Geçinebilecek kadar bir İŞ, gazete kupürlerinden. Gereği, yani temel ihtiyacı karşılayacak kadar ZENGİNLİK. Dengede kalacak kadar bir AKIL istiyorum. Mutluluk İlaçları reçetelerini yazanların öngördüğü kadar ŞEFKAT, kendi bildiğim kadar ÖZSAYGI, ezilmeyecek kadar İYİLİK DUYGUSU, korkaklığımı yenecek kadar CESARET, herkesten biraz farklı olacak kadar YARATICILIK, 'İyi ki böyle doğmuşum' diyecek kadar ŞÜKRAN DUYGUSU, herşeyin başı SAĞLIK, bu reçetenin Ernie E. Zelinski'ye ait olduğunu açıklayacak kadar MİZAH DUYGUSU ve günün birinde benim de bir yemek kitabı yazarı olabileceğim kadar UMUT istiyorum. Ayrıca bana:
Gözlerin ermiş mi senin
Ağzın bilmiş mi senin
Şeytan mısın sen nesin
diyebilecek kadar mizah duygusu gelişmiş bir sevgiliye sahip olma umudu. Ne menem bir umutsa bu, 'Sen şimdi Menemenini ye' diyor, 'şimdi aşkın sırası değil!'
Tamam öyleyse ben de uzaklarda bırakıyorum kendimi. Yakınlarda ayartır nasılsa biri beni. Ahlarla Ohlar bulur o zaman, uzakla yakın gibi birbirini. 'Rıhtım liman derken geceler, uçup giderse kırlangıçtan hayaller, bir ben mi savruldum' derim aşk dalgasıyla, yalnızlar dünyasında. Belki şimdi sırası değil ama, birgün, 'söke söke' çalacağım 'tuzu kuru' aşk mutluluğunu, Bahar adlı hırsız bir dişi kedi edasıyla, mis kokulu varoluşumda. O zaman düğüm düğüm çözerim aşkı, bir de bakarım ki her düğümünde bir tomurcuk gül; neden çok sevdiğim mis kokulu karanfil değil diye kederlenirim ve varlığım sürer gider böylesine incir çekirdeğini doldurmayan çelişkilerle...
Ayten Suvak
ASlolan ASktır
21 Eylül 2008 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder