21 Eylül 2008 Pazar

Lodosun Fendi

Dünkü o deli lodosta bahçeye açılan dik merdivenleri inmeye çalışırken nedense Bergama'daki antik tiyatronun merdivenlerinden iniyormuşum hissine kapıldım.Üç yıl kadar önce iyice bir gezmiştik Bergama'yı iki arkadaş. Rüzgârlı bir gündü ama güneşliydi. Tiyatronun merdivenlerini tırmanmak inmekten daha kolay gelmişti bana, arkadaşımaysa tam tersi.

O gün ne de çok resim çekmiştik, içine film takılan eski makinamızla. Bir kayaya dayanıp uçsuz bucaksız manzaranın verdiği enginlik duygusunu içime sindire sindire biraz dinleneyim derken, pantalonumun arka cebini bir yere takıp yırtmıştım, onu bile resimlemiştik. Sahibinin yanında kibirli kibirli müşteri bekleyen develeri, mahalle aralarını, galete fırınından peksimet alışımızı, şapkamın uçtuğu ânı, kapı önünde otururken gelininin
bir tabak yemek verdiği ihtiyar teyzeyi, kedinin kuyruğunu yakalamaya çalışan küçük kızı...

Ama makinaya film takmayı unutmuşuz ne yazık ki. Lodos havalar insanı aptal eder zaten.
Başka bir defasında İtalya-Perugia'da bir arkadaşla havuza gitmiştik rüzgârlı bir günde. Girişte parayı peşin ödemek gerekiyordu, arkadaş cüzdanına davrandı, ben hemen atıldım ödeyeyim diye, çünkü daha önce pizzanın parasını o ödemişti. Bıraksaydım da bir erkek olarak hesabı ödeseydi ya!

İtalya'nın lodosu işte, orada da vurmuştu beni: Arkadaşı bekletmemek için pansiyondan aceleyle çıkarken çantama cüzdanımı koymayı unutmuşum. Arkadaşlık ilişkilerinde rezil oluşum sakarlığımı bile aşar benim. Gene de lodosu severim nedense, bana bir zarar vermedikçe azgın dalgaları seyretmekten büyük keyif alırım. Aptallıkları herkesi hayran bırakan akıllı soytarılara özeniyorumdur belki; hazır lodos eserken biraz delireyim, biraz kopayım dünyadan. Dertli ülkemizde ruh sağlığımızı koruyabilmek için bize böyle lodoslar gerek galiba...


Ayten Suvak

ASlolan ASktır

Hiç yorum yok: